Müslümanların Sosyal Medya ile İmtihanı

Yazıyı Paylaş

Abartı ve arzu kültürünün had safhada olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Kamusal alan ve özel alanın iç içe geçtiği, mahremiyetin ortadan kalktığı bir teşhir salgını var. Bu salgının en bariz göze çarptığı alan şüphesiz sosyal medya ortamıdır. Çeşitli sosyal medya hesaplarına bakıldığında insanların görünmek ve beğenilmek için yaşadığını söylemek abartı olmayacaktır. Kimliklerin ve kişiliklerin birbirine geçtiği, ‘mış gibi’ yaşama sanatının en meşru zemini haline geldiği bir alandan bahsediyoruz.

Yaşadığımız internet çağı bilginin, görgünün ve mahremiyetin içini boşaltıyor. İhlas kültüründen gelen Müslümanlarsa maalesef bu kaygan zeminde ayakta durmayı başaramıyor. Bizler sahip olunan en hususi değerlerin bile metalaştırıldığı ve tüketildiği bu alanda herhangi biri gibi davranma özgürlüğüne sahip değiliz. Başkaları için paylaşmanın sınırı olmayabilir. Ancak Müslümanlar Facebook, Twitter, İnstagram gibi sosyal medya alanlarında gerçek hayatta söylemeyecekleri, yapamayacakları şeyleri paylaşmanın cazibesine kapılamaz. Her şeyin ‘dahası’nın sergilendiği bu vitrin kültüründe, ilgi gördüğü gibi görünme çabasına giremez. Diğer kardeşlerinin sahip olup olmadığını düşünerek, kendinde olanı teşhir edemez. Müslüman başkaları gibi aile saadetini, arkadaşlar arasındaki muhabbetini, çocuklarıyla yaşadığı özel anları, başka gözlerden sakınması gereken karı-koca mahremiyetini sayfasında bulunan yüzlerce insana gösteremez. Bize bahşedilen güzellikleri başkaları gibi gösterdiğimiz ölçüde değil, muhafaza ettiğimiz ölçüde huzurlu olmalıyız. Çünkü İslam gösteriş ve riya dini değildir. Kendimizde olmayanı var-mış gibi zaten gösteremeyiz. Bu kibir ve kendini pazarlama dünyasında egolarımızı parlatıp sosyal medya vitrinlerine koyarak inandığımız değerlere ters düşmemeliyiz.

Müslümanlar sosyal medya hesaplarını kullanırken teşhir ve mahremiyet sınırlarına dikkat etmenin yanında faydasız ve boş şeylerle de oyalanmamalılar. Müminun Suresi’nin 3. Ayetinde cennete gireceklerin özellikleri anlatılırken “onlar ki faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler” buyurulmaktadır. O halde internet ortamında zaman geçirirken de baktıklarımızdan, paylaştıklarımızdan, söylediklerimizden hesaba çekileceğimizi unutmamalıyız.
Müslümanın hayatında ‘kurtarılmış bölgeler’ yoktur. Sosyal medya İslam’ın toplumsal hayat içinde bizlere biçtiği kimliklerden sıyrılabileceğimiz bir alan sanılmamalı. İslami kimliklerimizi kapıda bırakıp içeri girdiğimiz özel alanlarımız olmadığına göre sanal olsun veya olmasın, gittiğimiz, konuştuğumuz, içinde bulunduğumuz her alan Allah’ın emir ve yasaklarının bizim için geçerli olduğu alandır.

Bu sebeple gerçek hayatta insanlarla iletişimimizde nasılsak buralarda da öyle özenli ve dikkatli olmalıyız. İnsanlarla, hele de Müslüman kardeşlerimizle, sosyal medya üzerinden yapılan tartışmaların sağlıklı olmadığını ve yüz yüze iletişimin yerini tutmayacağını hesap ederek diyalog kurmalıyız. Nefislerimizdeki gizli takdir ve beğeni arayışıyla yalnızca iyi taraflarımızı göstererek Müslümanlık iddiasında bulunamayız.

Sosyal medya elbette yalnızca ifsad edici bir etkiye sahip değil. Ancak ölçülü ve denetimli kullanılmadığında yapıcı etkisinden daha çok yıkıcı bir etkiye sahip olduğunu söyleyebiliriz. Müslümanların araçları sorgulamadan kamusal alana katılma çabasıyla, aynı araçları İslami bir kılıfa bürüyerek çoğalma arzusu “herkesleşmemizi” hızlandırmamalı. Hayatın her alanında olduğu gibi niyet ve hedefimizi yitirmeden, “batıla dalanlarla birlikte batıla dalmadan” (74/45), kimliğimizden ve değerlerimizden ödün vermeden bu alanı kullanmalıyız. Aksi takdirde, bu hızlı hayatın geçici hazları uğruna neleri feda ettiğimizi fark ettiğimizde, ne yazık ki iş işten geçmiş olacak.

Yazıyı Paylaş

semabasaran@tashih.com.tr

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir