Bu adamda (bir) iş var!

Yazıyı Paylaş

Habire Hristiyanlarla tartışıyor arkadaş. Biraz da Müslümanlarla vakit geçirmeli insan değil mi? Biraz da Müslümanlarla vakit geçir diyenlere aldırmadan, nerede Tanrı, İsa peygamber, teslis, Protestanlık yahut kurtuluş üzerine özel kamplar, tartışma seansları ve okuma gruplarına rastlasa, bir yolunu bulup iştirak ediyor. “Yahu insaf, sen Müslüman değil misin ne işin var” diye soranlar sadece muhafazakar Müslümanlar değil, Hristiyanların büyük bir kısmı da anlamıyorlar bu durumu. Söz muhafazakarların kalbini titretircesine şeffaf, dürüst ve meydanda. Ne onlar, ne de bunlar tarafından tekfir edilmek, toplu iğne ucu kadar umurunda değil. Bu yüzden “Muhafazakar Hristiyanlar” desem herhangi bir dinin tahrif edilişine bir omuz da ben verir miyim diye korkmuyor arkadaş. Öyledir yani, çoğunlukla “alayına gider” bu yüzden, hayata karşı nezaketini kaybetmemiş bir tasfiyecidir. Gizli ve derinden örgütlenip düşmanlarını içerden çökertme gibi bir planı da yok bildiğimiz kadarıyla. Çökertecek çökertmesine ancak henüz yerine ne koyacağı konusunda emin kıvama erişmiş sayılmaz. Protestan, Katolik, Ortodoks, Kalvinist, Evanjelist derken eliyle tutup kilogramını tartmadığı ve öğretisine fitne sokmadığı mezhep kalmadı bizimkinin. Gidiyorsun adamların imanıyla oynuyorsun deseler, diyor ki hayır ben sadece kendi imanımı doğruluyorum. Hani zikredildiğinde dilde acı bir tat bırakmasa “diyalog” denir ya bizimkinin yaptığına, onu demeyi de din pazarlıkçılarıyla alakalı hafızamız kaldırmıyor.

İslam’ı ve Kuran’ı hayatının merkezine kendisi yerleştirmiş çocuk denecek yaşta. Ailesi yıllarca savaşmış çocuğun namazlarıyla; gecesi gündüzü etrafına dert anlatmakla geçerken, bir yandan da gözden ırak kalamayan direnişçi bir kıyamla sürdürmüş muvahhidliğini. Tek olan demiş, başka bir şey dememiş. Zamanla aklını keşfetmiş. Sonra hadislere filan da pek güvenememeye başlamış. Bakmış herkesin ağzında bir hadis, o yana çeksen gidiyor, bu yana çeksen geliyor. Açmış okumuş bir sürü hadis kitabını. Tamam demiş sonra bu kadar yeter. Gel zaman git zaman, öyle ayrıştırmış ki kendisini toplumun normal çizgisinden; itikadı sadece vahiy belirler demeye bile başlamış. Cemaat de bulamamış kendisine, başka ne olsundu, bu kafayla gidecek yeri yok tabi kardeşimin ne yapsın. Kime gitse bakmış ki hizbin manevi otoritesine tam bir teslimiyet isteniyor. Hemen ardından iş gücünü pazarlamasını bekliyorlar. Bizimki ise tartışmaya, sorular sormaya pek bir hevesli. Barınamıyor haliyle. Yine de “münzevi” denemez onun için, inziva dediğiniz şey itizal ahlakına aykırıdır bir kere kardeşim, olur mu öyle şey? Diyebilir mesela… Önce üç beş kere cıklar, ntı, ntı, ntı… Kafasını sağa sola sallayıverir belli bir rutin içerisinde. Konuşmalı, koşturmalı, uyarmalı, anlatmalı ve anlamalıdır. Başka beşerlerin aklını umursar. Bunun tek bir sebebi vardır; elindeki hakikati sahicileştirmek arzusu… Yani en azından bana sorsalar öyle derdim. Kendi aklıyla düşünür nihayetinde. Öyle iman eden, anca böyle sahihleştirir akidesini.

Hani baksan şöyle, ne naif bir çocuk ya bu, vur başına al ekmeğini dersin. Hayata dair radikal fikirleri olmasa, başına vuranlara hesap sormasını da beklemezdim doğrusu. Bariz bir kökten dincidir ama onun kadar tartışmaya açık bir beşere henüz rastlamadım. Abartmayalım peki, öylesine çok az rastladım diyeyim.

Yıllar yılları devirirken, günlerden bir gün, benim güzel kardeşim Hristiyanlarla da karşılaşıveriyor işte. Allah’ın işi… Anlama kaygısı depreşince duramaz, yeni bir fikirle tanışsa hemen sokulur yamacına. Bir de bakıyor ki bu Hristiyanlık tartışan gençlere; yaw bunlar zaten mağlup. Gelsin bizim sayımızı artı bir yapsın amacıyla gönül bağı kurup bizimkini avlamaya çalışan da yok aralarında. Bu adamlar azınlık gibi iş yapıyorlar Gavuristan denen yerde. Üstelik modernle gelen dağılmışlıktan ötürü ihyasına çabaladıkları kurum ve gelenekleri de kalmamış. Vatikana tabiyetini sürdüren neredeyse yok tanıştıkları arasında. Vatikan ve diyanet arasında kurduğu benzerlikleri bir işitseniz, bu çocuk kafayı mı sıyırmış dersiniz. Hani siz demezsiniz belki ama diyen çıkar kesin, ben demem mesela. Ben ona Türkiye’deki sufi, cemaatçi, gelenekçi veya iktidarcı dindarlık biçimlerinden bahsederim, o da giriştiği tartışmalardan alıntılarla alabildiğine kafa açar. Düşünceye tasallut eden ne kadar çirkinlik varsa muhatap olduğu, gününe uygun bir hesaplaşmayı kollamaktadır. Acayip politiktir aynı zamanda. Lakin gören göz mazbud görünüşüne aldanır da, ah yazıııkk deyiverirse bil ki; asıl sana yazıktır da habersiz kalmışsındır. Çünkü arkadaşım diye söylemiyorum; o bir dev gibi güçlü ve özgürdür.
Şimdi yine sorsam, ya kardeşim desem hani bu maide-82’de Allah Hristiyanlar diyor ya, bir başlar anlatmaya ki durdurabilene aşk olsun, aklın almaz. Nerede hangi ihtilaflar varmış, kim İsa’ya tanrı demiş, kimler muvahhid kalmaya devam etmiş, hepsini sıralar teker teker. Kuran’ın manasına da son derece hakim. Ancak anadilinde kaliteli bir meal bulunmadığı ve ehlikitap ile anlaşma dili İngilizce olduğu için İngilizcesinden bilir vahyi. İleriki günler için, kendisini bugün dahi ait hissettiği anadilinde meal yazmak gibi bir planı var.

Müslümanların büyük bir kısmıyla arası limoni… Herhangi bir camiye girse gözünü döndürür döndürür etrafına bakar, onlarca ayrıntıya takılır. Detektör gibidir yahu, tevhide aykırı ne varsa havada kapar. Devletlerle de arası iyi değil tabi beklendiği üzere… Devlet düşmanı dense yeridir. En sevdiği devlet, bir nefes sıhhat… En büyük düşmanı da kendisidir bu yüzden. Kaç sefer kendi kendine kızarken yakaladım çocuğu. Nefsinden başka bir iktidara pirim vermiyor ama bu hassas konuda da mücadeleyi elden bırakmış değil.

Tam gaz devam…

Aman diyim ağalar! Kurgu sanmayın bu anlatıyı; hikaye yüzde doksan dokuz oranında hakikattir. 25 yaşında Azeri bir muvahhidin hissettirdiğidir.

Bu da, bir gün kendisiyle özgürlükten konuşurken bana ezberlettiği şiir:

“Azadlığı istemirem zerre zerre, qram qram
Qolumdaki zencirleri qıram gerek
Qıram! Qıram!
Azadlığı istemirem bir hap kimi, derman kimi
İsteyirem sema kimi!
Güneş kimi!
Cihan kimi!”

 

Vesselam kardeş!

Yazıyı Paylaş

fuatkina@hotmail.com

1 Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir