Modern Şehrin Işıkları

Yazıyı Paylaş

Modern dünyanın farklı ve karmaşık katmanlarına rağmen bize nereden yaklaştığı ve nasıl tükettiği az çok hepimizce malumdur. Üstelik modern dünya ile etkileşimimiz bir farkındalıktan öte “düşmanı tanıma” ve bir direnç noktası oluşturma çabasına da dönüşmüştür desek yanılmayız. Tüketim alışkanlıklarımız, şehir kültürümüz, ilişkilerimiz, iletişim biçimimiz dünyanın kalanıyla beraber yıkıcı bir değişim geçirse de müslümanların bu kuşatmaya karşı -yeterliliği tartışılır- bir sorgulayış çabası içinde olduğu bir gerçek. Aslında bu karşı çıkışın sadece Müslümanlara özgü bir itiraz olduğunu da düşünmemek gerekiyor. Batıda da benzer sorgulayışların; modern dünyanın seçkin ve güvenli atmosferini yapay ve yozlaştırıcı bulan ciddi bir kitlenin varolduğunu biliyoruz. Üstelik batının içinden çıkan itirazların bizden görece daha derinlikli olduğunu ve pratik çözümler üretebildiğini söylemek te mümkün. Söz gelimi modernitenin bir eseri olan ve toplumun en önemli yozlaştırıcı kurumlarından “okul”lara karşı “okulsuz” toplumu savunanlar batıda bizden çok daha fazla yol katetmişler. Biz henüz eğitimle ilgili eleştirilerimizi “başörtüsü”nden öteye taşıyamamış, bir sistem eleştirisine dönüştürememişken örneğin Fransa’da devletin eğitim mekanizmalarına karşı bilinçli bir karşı çıkışın, zorunlu eğitim dayatmasına bir başkaldırının olduğunu görebiliriz. Yine özellikle mahalle kültürünü ciddi biçimde değiştiren, şehirleri betonlaştıran kentsel dönüşüm projelerini de yeterince sorgulamadığımızı itiraf edelim. Oysa Avrupa’da şehirlerin yeniden eski formuna dönüşümünü ve korunmasını ifade eden “yatay planlamalar” ve mekanik bir ritme kavuşmuş kent hayatını yavaşlatacak “cittaslow” gibi projelerin önemsendiğini görüyoruz. Oy vermeme / parti kurmama reflekslerinden ibaret demokrasi eleştirilerimize karşı batıda daha derinlemesine demokrasi tenkitleri de ilginç bir diğer konu. Başka örnekler de vermek mümkün. Ancak açık olan şu ki modernitenin idealize ettiği toplum ve birey profili anavatanında bile eleştiriliyor, tartışılıyor. Elbette moderniteye karşı batının kendi özeleştirisinin gerekçeleri bizim itiraz nedenlerimizle büyük ölçüde örtüşmüyor. Batı kültürü son yüzyılda kendini iyiden iyiye hissettiren toplumsal sorunlarına ve anlam arayışlarına karşı bir yenileniş çabası içerisinde. Fakat bu çaba vahyi bir temele dayanmadığı için üretilen çözüm önerileri başka sorunlar ve yapaylıklar doğuruyor. Bu açıdan batının modernite eleştirilerine karşı temkinli olmakta fayda var. Yine de neye nasıl bakılması gerektiğini görmek, bizi kuşatan bu atmosferin ne tür zaaflar ve kirlilikler içerdiğini anlamak adına da batının içinden çıkan modernizm eleştirilerini dikkate almak gerek.

Herşeye rağmen modernizme karşı müslümanların artık daha uyanık olduğunu söylemek mümkün. Belki pratikte bozulmanın izlerini daha yoğun görüyoruz ancak bu durumun getirdiği bir silkiniş süreci de kendisini hissettiriyor. Tesettürü sadece mendil boyutunda başörtüsü olarak anlamış, coca-colayı boykot eden ama kredi kartını cüzdanından eksik etmeyen ucube Müslümanlıklar türedikçe bu mutasyonun nasıl ortaya çıktığını daha çok sorguluyoruz. Artık biliyoruz ki sadece coca-cola içmemek, ya da tek başına başörtüsüne özgürlük talebi Müslümanca bir yaşam için yeterli değil. Bunun ötesinde topyekün sistem eleştirisine girişmemiz, alışkanlıklarımızı ve yaşama biçimimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Elbette modernitenin zihin yapısı ve çarpık algısı hemen hepimizi etkilemişken bunu yapabilmek kolay değil. Şehir yaşamının içinde varolma çabasına girişmiş bizler öyle veya böyle eleştirdiğimiz düzenle bir etkileşim halindeyiz. Kısacası cahiliyeden tam olarak ayrış(a)madığımızı, bizi farklı kılan tercihlerimizi pratiğe aktaracak hareket alanına sahip olamadığımızı söylemek durumundayız. Tabii ki bu durum imtihanımız için bir mazeret teşkil edemez ancak nereden yola koyulmamız gerektiğine dair bir ipucunu da bizlere verecektir.

Çözümler, cevaplar ve adımlar üzerine uzun uzadıya konuşulabilir, konuşulmalıdır da. Ancak ben ramazan ayında çoğu zaman unuttuğumuz ya da yeterince önemsemediğimiz detaylara dikkat çekmek istiyorum. Yaşantımızda hedeflediğimiz büyük değişimlerin, toplumsal hayatı ıslah etme ideallerimizin zemininde bu küçük adımların yer aldığını genellikle modern dünya bize unutturuyor. İslami mücadeleden söz ederken ya da toplumu yozlaştıran popüler kültürle mücadeleye etmeye çalışırken cahiliyenin kendi hayatımıza sızmasına da bu nedenle engel olamıyoruz. Modern insanın varlık sorunlarını görece biz de taşıyoruz. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyor, hayatımızın her alanında belirleyici olması gereken Allah rızasını tıpkı eleştirdiğimiz dünyevileşen yığınlar gibi belli alanlara sıkıştırıyoruz. Besmeleyi, hamdetmeyi, farz menasıklar dışında ibadeti, infak ve yardımlaşmayı ne yazık ki yeterince önemsemiyor daha doğrusu yaşamımızın tümüne yayamıyoruz. Tüm bu küçük detayları unutmak ya da önemsememekse bizi farkında olmadan eleştirdiklerimize dönüştürüyor. Oysa büyük amaçlar için önce kendi hayatımızda direnç noktaları oluşturmalıyız. Modern şehrin gözalıcı parıltılarının arkasında gerçek bir anlam boşluğu olduğu görmek, “zora talip olmak” bir ölçüde bunu gerektiriyor.

Ramazan’ınbiraz da bu konuları düşünmemize vesile olması umuduyla.

Yazıyı Paylaş

murat@hezarfenmedya.com

1 Yorum

  1. atilla topaktaş Reply

    Modernlik insan hayatını kuşatan bir problem olarak günümüz insanının önünde bulunsa da ,Müslüman için imtahinlar dan bir imtihan olmaktan ileri gidemez . Bu gün moderniteyi hiç gündemine bile almayan müslümanlar , yaptıkları na delil getirebilmek yada ne yapalım mecburuz gibi bir bahaneyi sunabilmek için modernitenin çatısı altında yer alıyorlar.Modern dünya ile baş edebilmek bize verilen vecibelerden bir vecibe değildir . Biz cinleri ve insanları bana ibadet etsinler diye yarattım diyen bir Allaha kulluk eden müslümanlar elbetteki hayatlarını , ölümlerini , ibadetlerini Allah için yapıyorlarsa ; Allah onlara bir çıkış gösterecektir.Modern dünyanın ayaklarından biri kapitalist sistemdir ,yiyiniz içiniz israf etmeniyiniz ayetini kendini muhatap kabul eden biri nasıl olur da arz talep ilişkilierin de sıkışıp kalır, Fakat tecavüz kaçınılmaz ise bundan zevk olalım bari diyen insanlar , bundan nemalanmaktadır. Eğer bu dünya bir imtihan yeri ise sadece gücümüzün yettiklerinden sorumluyuz Rahman ve Rahim olan Allah bize mağfiret edecektir . Birinci derecede mükellefiyetimiz olmamasına rağmen ,biz müslüman gibi amellerimize dahil olur isek modernizm de teklemeye başlayacaktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir