Bir İfsad Projesi: Cahiliyye

Yazıyı Paylaş

Yüce Allah’ın geçersiz, etkisiz kılmak için peygamberler ve kitaplar gönderdiği ‘Cahiliyye’ hali, toplumda görülen bozulmanın ve sapmanın temel sebebini oluşturmaktadır.

İslami değerlere inanmayan kişi ve toplumların tutum, davranış, yaşantı, anlayış ve sistemlerini nitelemek üzere kullanılan ‘Cahiliyye’ kavramı, İslam’dan önceki dönemlere ismini vermiştir. Ancak bu niteleme, yaşanmış bir dönemin adı olmaktan ziyade her çağda görülebilen ve kendisiyle mücadele edilmesi gereken İslam dışı inanış ve davranışların ortak adıdır.

Peki, nedir cehalet, cahillik ve cahiliyye?
Neden insanların çoğunluğu cahiliye perdesini yırtarak kesin bilgiyi, doğru bilinci temsil eden ilahi vahyin rehberliğinden yararlanamıyorlar?

‘Cahiliyye’, ‘ce-hi-le’ kökünden türemiştir. ‘Cehl’, gücendirmek, kaba davranmak, bilmemek, tanımamak gibi anlamlara gelmektedir.

‘Cehl’, şu üç anlam sahası içerisinde değerlendirilmektedir:

Birincisi: Nefsin bilgiden boş olması
İkincisi: Gerçeğin dışında bir şeye inanma
Üçüncüsü: Bir konuda yapılması gerekenin veya hakkın tersini yapma

‘Cahiliyye’, Allah’ın indirdiği hükümleri ve bilgileri kabul etmeyip bunların yerine insanlar tarafından konulan hükümlere, düşüncelere ve sistemlere inanmaktır. İbadeti yalnızca Allah’a özgü kılmayan, Müslüman toplumun dışında kalan her toplum cahili toplumdur. Genellikle İslâmi değerlerin hâkim olmasından önceki hayatı anlatmak için bu kavram kullanılır.

Birtakım değer yargılarını, inanç esaslarını, düşünme ve davranış biçimlerini, ahlâk kurallarını bünyesinde toplayıp onlara yön veren iki sistem vardır. Bunlardan biri Allah’ın dini İslâm, diğeri de hangi ad altında olursa olsun ‘cahiliyye’ sistemleri, ya da ‘cahiliyye’ dinleridir. Makbul bir iman için de ‘La’ diyerek tüm cahili anlayışların reddedilmesi şarttır.

Kur’an-ı Kerim ‘cehl’ ve bundan türeyen ‘câhil’, ‘câhiliyye’, ‘cehâlet’, ‘cehûl’ kelimelerini kullanmaktadır. ‘Cehûl’ çok cahil demektir.
Kur’an, bu kelimeyi daha çok olayların içine nüfuz etmemek ve dolayısıyla her zaman basit ve isabetsiz hükümler vermek anlamında kullanır.

Kur’an ayrıca İslam dışı toplumların ve kişilerin tutum, davranış, yaşantı ve kurdukları sistemini de cahiliyye kavramı ile ifade eder.

Kur’an’da geçtiği dört ayette cahiliyye kelimesinin; ‘zann üzere hareket etmek, körü körüne bağlılık (taassub, hamiyet), çıplaklık ve teşhircilik, İslam dışı hüküm ve yönetim anlayışı’ yönleri ön plana çıkmaktadır.

a) Zanna dayanma ve zann üzere
hareket etmek:
“ … Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Allah’a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: “Bu işten bize ne var ki?” diyorlardı. De ki: “Şüphesiz işin tümü Allah’ındır.” Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, “Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik” diyorlar. De ki: “Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı). Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.” (3/Âl-i İmrân, 154)

Câhiliyyenin inanç sistemi, vahye/ilme değil, zanna ve cehalete dayanmaktadır. Uhud’da savaşa katılanlardan canlarının derdine düşüp kendilerinden başka bir şey düşünmeyen bir grubun hayata ve ölüme dair değerlendirmelerinin sığlığı ayetlerde yerilmektedir. Câhiliyye kafasıyla sınırlı algılarının görebildiği kadarıyla hesap eden bu zihniyetin, yaratılış gayesi, hayat ve ölüm gerçeği gibi konulardaki yaklaşımları zann içermektedir. Zann’da ise hakikate dair hiçbir şey bulunmamaktadır.

b) Körü körüne bağlılık
(Taassub-Hamiyyet):
“Hani o inkâr edenler, kendi kalplerinde, hamiyyeti, cahiliyenin hamiyyetini kılıp-kışkırttıkları zaman, hemen Allah; elçisinin ve mü’minlerin üzerine ‘(kalbi teskin eden) güven ve yatışma duygusunu’ indirdi ve onları “takva sözü” üzerinde ‘kararlılıkla ayakta tuttu.” Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” (48/Fetih, 26)

Cahiliyye düşüncesi ve dünya görüşünün temsilcileri, kendi görüşlerinin yanlış olduğunu bilmelerine rağmen hak ve hakikate karşı bâtılı müdafaa gayret ve taassubu içerisinde bulunmaktadırlar.

Cahiliyet hamiyyeti denmekle kastedilen, bir kişinin sırf kendi şöhreti ve gururu uğruna veya kendi menfaati peşine düşüp bilerek, kasten uygunsuz bir işi yapmasıdır.

Mekke kâfirleri, herkesin hac ve umre için Kâbe’yi ziyaret etme hakkı olduğunu bilmelerine, hiç kimsenin bu dini görevin yapılmasını engellemeye kalkışamayacağına inanmalarına rağmen sırf gururları uğruna Müslümanların umre yapmalarını engellemişlerdi. Kureyş’in liderleri Müslümanları Mekke’ye sokmamak için çırpınıyorlar, ‘Eğer Muhammed bu büyük kalabalıkla Mekke’ye girerse bütün Araplar arasında şöhretimiz sönecek, gururumuz kırılacak’ diyorlardı.

c) Teşhircilik ve çıplaklık gibi kötü
bir ahlak üretmek:
“(Ey peygamber hanımları!) Evlerinizde vakarla-oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah’a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” (33/Ahzâb, 33)

Bu ayette, çıplaklığın, teşhirciliğin cahiliyye düşüncesinin ürettiği çirkin bir ahlâk anlayışı olduğuna işaret edilmektedir. Cahiliyye, çıkar ve menfaatlere göre değişen ölçüsüzlükler olduğu için kadın erkek ilişkilerinde ve giyim tarzında da ilahi ahlak ile bağdaşmayan bir içeriğe sahip olmaktadır. Bu da toplumları çürüten, ifsat eden sonuçlar doğurur. Özellikle kadın üzerinden proje üreten günümüz modern sistemleri de, hedefleri ve sebep oldukları bozulmadan ötürü günümüz cahiliyye akımının temsilcileridirler.

d) İslam dışı hüküm ve yönetim biçimi:
“Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma. Allah’ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için diye onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musibeti tattırmak istemektedir. Şüphesiz, insanların çoğu fasıklardır.
Onlar hâlâ cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah’tan daha güzel olan kimdir?” (5/Mâide, 50)

Cahiliyyenin anlamı bu ayette belirgin bir biçimde ortaya konmaktadır. Ayette, cahiliyyenin hüküm, yönetim ve devlet anlayışına işaret edilmektedir. Cahiliyye, insanların insanlar için hüküm belirlediği, insanın insana köle kılındığı bir sistemdir. Allah’ın hükmüne dayanmayan, Allah’ın indirdiklerini referans almayan her türlü sistem birer cahiliyye sistemidir. İnsanlar ya cahiliyye hükmüne, ya da Allah’ın hükmüne boyun eğmekle karşı karşıyadır. Allah’ın hükmünün yanında bu hükümler geçersiz ve bâtıldır.

Cahiliyyenin ana karakteri büyük bir zulüm olan şirktir. Cahiliyye döneminde yazılı olmayan, örf ve adetlere dayanan kanunlar ve nizamlar Allah’ın indirdiklerine değil, beşeri düşünce sistemlerine dayanmıştır.

Cahiliyyenin hayat tasavvurunda hayata müdahil bir yaratıcı yoktur. Allah’ın hükümlerini beğenmeyip başka adreslere gitmenin sonu cehalettir; bunu sistemleştirmek ise cahiliyyedir.

Günümüz cahiliyyesi yeryüzünde Allah’ın egemenliğine düşmanlık üzerine kuruludur.

Şehid Seyyid Kutub dinin doğru anlaşılması doğrultusunda “Cahiliyye” kavramına ayrı bir yer açmış, Yoldaki İşaretler kitabında günümüz cahiliyyesini şu şekilde tanımlamıştır:

“Bu cahiliyye düzeni egemenliği insana verir. Kimilerini kimilerine Râb yapar. Bunu cahiliyyenin tanındığı ilk basit ve ilkel şekliyle yapmaz. Allah’ın izin vermediği konularda ‘düşünce, değer, yasa, kanun ve sistem’ koyma hak¬kının kendisine ait olduğunu düşünür. Bu durum, Allah’ın egemenliğine müdahale etmektir. Allah’ın egemenliğine tecavüz etmek ise O’nun kullarına tecavüz demektir.

İslami sistemin dışındaki bütün sistem¬lerde insanlar, herhangi bir şekilde birbirlerine iba¬det etmektedirler. Sadece İslam düzeninde insanlar birbirlerinin kulları olmaktan kurtulup yalnızca Allah’ın kulu olurlar. O’ndan isterler ve O’na boyun eğerler.

Bugün yeryüzünde bulunan sosyalist, kapitalist, komünist, demokratik, liberal ve putperest bütün toplumlar fii¬len bu ‘cahili toplum’ tanımına girmektedirler.

İslam bu toplumların taşıdığı farklı isim, etiket ve slogana bakmaz. O, yalnız bir tek şeye dikkat eder. O da, bu toplumlarda hayatın tek olan Allah’a ibadet temeline dayanıp dayanmadığıdır. Allah’a ibadet temeline dayanmayan sistemler birbirlerinden farklı kulvarlar da gözükse bile aynı niteliğe sahip olmaktadır: “cahiliyye””

Tüm bu hakikatler çerçevesinde görmekteyiz ki Cahiliyye, Allah yokmuş gibi hareket ederek hayatı ifsad etme projesi üretirken; İslam ise Allah’ın merkezde olduğu bir hayatı inşa projesidir.

Bugün Müslümanlar, üretilen cahili sistemlerle bütünleşen değil ayrışan, davet eksenli, açık, net, şeffaf bir mücadele ile İslami bir toplum ve siyasi organizasyonun tesisine çalışmalıdır. Bizim yolumuzu, yordamımızı, cahili sistemlerin kendi bekaları için kurguladıkları yöntemler değil, bizler için en güzel örnekliğin sahibi Hz. Peygamber’in hayatı ve mücadelesi belirlemelidir.

Yazıyı Paylaş

hamzaer@tashih.com.tr

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir