Her Esnaf Birgün Kasiyerliği Tadacak

Yazıyı Paylaş

Zincir indirim marketlere artık memleketin her köşesinde rastlamak mümkün. Sadece şehirlerin mahallelerinden söz etmiyorum. Köylerde, bir iki ufak işletmenin çarşısını oluşturduğu küçük beldelerde bile A101, BİM, ŞOK ve benzeri “discount” marketlerin tabelaları ile karşılaşıveriyorsunuz. Adeta şehirde kendisine alışan kitlenin köylerine tatil için gittiklerinde yabancılık çekmesinler diye her yerde, her sokakta bu zincirin bir ucuyla karşılaşmak mümkün.

Alışveriş alışkanlıklarının değiştiği, tüketimin de haliyle evrildiği bir dönemdeyiz. Zamanın ruhu ne menem birşeyse önüne çıkan herşeyi “eskidiği” bahanesiyle süpürüp atıyor. Bakallar hatta küçük marketlerde bu süpürücü gücün kuvvetine dayanamadı. İnsanları komşuluk iletişiminden ve mahremiyet duygusundan koparan çok katlı sitelerde barınmaya zorlayan yaşam koşulları da bu durumu hızlandırdı. Sitelerin arasında birkaç küçük büfeyi bulabilirsen bul. Ancak asıl alışverişin döndüğü ortamlar hep bu “yaşam alanları”na birkaç dakika mesafedeki avmler üzerinden gerçekleşiyor. Sadece temel ihtiyaçlarınız için alışveriş yapıp çıkmamanız için tasarlanmış bu avmlerin kendi başlarına bağımsız bir habitat. Namaz kılabilir, çocuklarınızı eğlendirebilir, yemek yiyebilir, sıcaktan soğuktan etkilenmeyeceğiniz bir atmosferde saatlerce “sosyalleşebilirsiniz”.

TOKİ’de oturan, avmde yaşadığının farkına varan bir kitle için bakkal artık ne anlam ifade edebilir ki? Herşeyi daha ucuza, markalı ve pırıl pırıl rafların arasından seçmek varken, bakkalla neden muhatap olsun ki insan? Bakkalla , küçük esnafla ilgili en ufak bir romantik göndermeye bile gardımızı almış durumdayız. Merdiven altı üretilen ürünlerin satış yeri olarak kodluyor zihnimiz küçük esnafları. Nereden geldiği belirsiz, bakkalın sözü dışında bir garantisi olmayan ürünlerin de sergilendiği yerler olarak görüyoruz bu mekanları. Fakat unutmamak gerekiyor. Baudrillard’ın da dediği gibi modern zamanlarda en çok “sizin iyiliğiniz için” çağrılarından uzak durmak gerekiyor.

Sahi küçük esnaf çakallığına karşı büyük sermayeler ne ara “iyi niyet” timsali oldular? Alışveriş yaptığınız zincir marketlerde 10 kuruş, 50 kuruş aşağıya aldığınız ürünleri size iyi niyetli bir sosyal sorumluluk projesi mi ulaştıyor? “Hocam iki torbayı elli liraya doldurdum, kendimi zengin gibi hissettim” dediğiniz zincir marketlerin kemendi nerelerinize dolanıyor? İşin kalite boyutunu bir kenara bırakalım. Kimliği belirsiz, markalanmamış, denetlenmemiş ürünleri zehir gibi görmeye bizi davet eden zihin, endüstriyel ürünler ile ilgili sahiden ne söylüyor?

Şunu unutuyoruz: sermaye büyüdükçe agresifleşir. Sürümden kazanan, minimum karlardan servetler biriktiren sermaye için alış-veriş ilişkisinin korunması kutsaldır. Kalite, sağlık gibi asgari “insanca” koşullar bile bir sorumluluk duygusu nedeniyle değil “müşteri” kaçmasın düşüncesiyle korunur. İnternette A101’in süt reklamını izleyebilirsiniz. Çiftçinin inekleri yerine marketten süt alması mizanseni kullanılmıştı. Biz en ucuzuz derken bile sokakta sütünü satan üreticinin parasına göz diken bir ahlaksızlık örneğidir. Aynı sermaye grupları habire güvenlik kaygısı ile herşeyi “endüstriyel” süreçlerin parçasına dönüştürmeye çalışıyor. Artık kasap, dükkanında markasız sucuk satamayacak. Süt üreticisi markalaşacak.

Küçük üreticinin kıpırdayamaması için elinden geleni ardına koymayan bir lobi var. Üstelik bunu yaparken hassas olduğumuz güvenlik, sağlık gibi argümanları kullanıyorlar. Doğal olarak sokaktan süt almaya çekinen, yoğurdunu evde yapmaya çalışan sıradan vatandaşı raflarının arasına, ürünlerinin içine sokmaya çalışan bir zihinle karşı karşıyayız.

Bakkallar mahallelerle birlikte yok oluyor

Yerel ve küçük olan herşeyin büyük ve endüstriyel olan herşeyden daha “kıymetli” olduğunu çoğu kez unutuyoruz. Üstelik bu unutkanlığımız bizi büyük üreticilerin insafına bırakıyor. Sokağımızdaki sütçünün veya bakkalın sattıkları her zaman masum değil. Ancak yerel ve küçük olan herşeyde muhatabınız kurum değil “insan”. Konuştuğunuz, iletişim kurduğunuz, sorduğunuz insan, muhtemelen sizin komşunuz. Hiç tanımadığınız zincir market patronlarının zenginliklerini katkı sağlamaktansa sokağınızdaki esnafın zenginleşmesinin daha insani olduğunu kimse inkar edemez.

Ancak öylesine bir dönemdeyiz ki sanki herşey insanı büyük sermayelerin müşterileri olmaya zorluyor. Ulaşılabilirliği, fiyatları, hijyeni (!) ile zincir marketler hayatımızın daha çok merkezinde. Üstelik mahalle aşındıkça, çok katlı binalar yeni yaşam alanlarına dönüştükçe küçük esnafın var olma şansı çok azalıyor. Mahallesinde iş yapamayan bakkala artık, mahallesine dükkan açmış zincir marketin elemanı olmak düşüyor.

rkurt@tashih.com.tr

1 Yorum

  1. ahmet babur Reply

    Selamünaleyküm

    Konu çok önemli bence. Bu tür değişimler davranış kalıplarımız, alışkanlıklarımız ve daha genel olarak Kültürümüz üzerinde değişimler meydana getirmektedir. Bu konu ile ilgili eleştiri tarzında yazıları çok okudum. Ve çok insan sizin gibi bu konularla ilgili yüksek duyarlılığa sahiptir. Malum var olan durum belli . Bundan sonra ” Ne Yapabiliriz” i konuşmak gerekir bence. Bu değişen durum karşısında bizler ne yapabiliriz, nasıl öneriler sunabiliriz toplum için. Bunu konuşmalıyız diyorum.
    Selamlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir