Modern İktisadi Aklın Ürettiği Cahili Çalışma İdeolojisi ve Müslümanlık

Yazıyı Paylaş

Dünyanın geldiği dönemde faşizm ve Marksizm yıkılmış çözüm ortaya koyma iddialarını kaybetmişlerdir. Bireysel özgürlükleri ve hakları temel aldığı iddiasıyla siyasi ideoloji olarak liberalizm zaferini ilan etmiş görünmektedir. Modernite yeni atılımlar içinde dönüşerek kendine çıkış yolları üretmektedir. Liberaller ifade özgürlüğü, mülkiyet hakkı, çoğulcu demokrasi, sivil haklar, inanç özgürlüğü, serbest ticaret, basın özgürlüğü ve özel mülkiyet gibi fikirleri destekler görünmektedirler. Fakat destekledikleri tüm bu başlıkları tanımlama merkezi olma konumunda durmaktadırlar. Liberalizmin zaferiyle birlikte artık dünyada ideolojik çatışmalar dönemi bitirilerek her toplumun onla bütünleşmeye mecbur bırakıldığı liberal demokrasiye dayalı yeni bir dünya düzeni oturtulmaya çalışılmaktadır. İtirazı olanlar bir şekilde terörist suçlamasıyla ötekileştirilip yok edilmeye çalışılmaktadır. Muktedirler bunda ciddi anlamda başarılı da olmuş durumdadırlar.

İnsanların cemaatten topluma evirilişleri, kişilerin birey haline dönüşümü ve tüketim kültürünün yaygınlaşması, idealist kültürlerin yer bulma imkânını alabildiğine zorlaştırmaktadır. Tüketim kültürü bir yaşam tarzının tüketimle şekillenmeye başlamasının ortaya çıkardığı;oturtulmaya çalışılan düzenin iktisadi alanında temel eksenlerinden biridir. Birey haline getirilen Allah’ın kulları manipüle edilen ihtiyaçlarını giderebilmek için çalışma-tüketim sarmalı içine çekilmektedirler.

Tüketim ve çalışmanın insanın varoluşundan günümüze algılanışlarındaki değişim varlık, insan ve hayat ile alakalı anlayışların değişim ve dönüşümüyle birebir alakalıdır. Değişik bir ifade ile hayat tarzı olarak din tüketim ve çalışmanın nasıl algılanacağına dair temel düsturlar ortaya koyar. Hayat tarzının değişiminin hızlanması, dinin genel olarak belirleyici referans olmaktan çıkması tüketim ve çalışmanın nasıl algılanacağı ve hangi rotada değişen şartlar çerçevesinde dönüşüm geçireceği modernitenin belirlediği temeller çerçevesinde şekillenmiştir. Günümüzde dünyamızda olup duran budur; “çalışma”da bu çerçevede şekillenip dönüşmekte ve olup duran algı değişimlerinin önemlilerinden birisidir.

1.Dünya Savaşı sırasında Yahudi kökenlilerin kapatıldığı Nazi “çalışma kampları”nın birçoğunun giriş kapılarında Almanca “Arbeit macht frei” (çalışmak özgürleştirir) ibaresi yer alıyordu. Bu ibare elbette Nazilerin ideolojisini yansıtmaktan daha fazlasını ima ediyor. Bu sloganı Alman Lorenz Diefenbach’ın aynı adı taşıyan 1873 tarihli ro­manına kadar geri götürmek mümkün. Roman, dolandırıcılar ile kumarbazla­rın çalışarak erdeme ulaşmalarını anlatır. Çalışmanın özgürleştirici erde­mi yine Naziler iktidara gelmeden Almanya’da kurulan Weimar Hükümeti (1918-1933 yılları arası)tarafından da bir slogan olarak kullanılmıştır. Kısacası çalışmanın bir erdem ve kişiyi özgürleştiren bir uğraş olarak vurgulanması akla sadece yukarıda bahsedilen kampların giriş kapılarındaki yazıları getirse de bu algı temelde daha geniş bir arka plana dayanmaktadır. Bu al­gının temellerini oluşturan arka plan modernlik veya daha da özelde modernliğin iktisadi aklıdır. Çalışmanın bir er­dem olarak sunulması da temelde modernliğin ideolojisi ile ilgilidir.

Oysa Antik Yunan zihniyetinde çalışma erdemli olmayan uğraşlar arasında kabul ediliyordu. Yunanlıların “çalışmayı” mahkûm etmelerinin temelinde onu tanımlarken mecbur kalıştan kalkarak insanın asıl yoğunlaşması gereken konulardan onu ayıran bir özür olarak görülmüş. Dola­yısıyla kişinin kendi özüne erişmeyi engelleyen zorunlu çalışmanın erdemin­den bahsetmek onlar için mümkün değildi. Bu açıdan eski yunanda kölelik sosyal bir kurum olarak zorunluluktu. Çalışmanın erdemli olmayan uğraşlardan kişiyi özgürleştiren erdemli uğraş durumuna dönüşmesi, çalışmaya yönelik kutsayıcı algının yerleşmesi, çalışma ey­lemini gerçekleştireceklerin yürekten bağlandıkları bir söylemin tedavülde bu­lunmasını gerektiriyor. Bu söyleme geniş anlamda “kültür” veya “ideoloji” deniyor olmakla beraber bizim dilimizde bu “din” dir. Ve bu modern cahiliyenin önemli karakteristiklerinden biridir.

Batıdaki reform hareketi ile çalışmaya yönelik olumlayan bir  “Protestan etik” oluştu. Max Weber’in meşhur tezinde bu çalışma ahlakının “kapitalizmin ruhu”nu oluşturduğunu iddia ediyordu. Çünkü artık çok çalışmak, sıkı çalış­mak, yaptığı işte başarılı olmak piyasa dışındaki bir inanç alanı ile ilgiliydi. Yani çalışıp başarılı olmak artık bir ibadetti. Modern dönem denilen süreçte sınırsız kazanca vurgu yapan bunu olumlu olarak hedef haline getiren ideolojik-kültürel bir vasat oluşturuldu. Müslümanlık da maalesef mağlup güçsüz ve fikri anlamda sığ bir vaziyette bu atmosferde etki altında kaldı.

Günümüzde Müslümanlar çalışma gibi ve daha başka konularla alakalı dönüşüm yaşayan kavramların anlamını belirleyen kaynaklar konusunda şüpheci davranmak zorundadırlar. Çünkü “çalışma” nın anlamını belirleyen aklın bugün cahiliyenin ideolojisi ve iktisadi aklı olduğu vakıası bunu gerektirmektedir. Bunu kavrayamamak farkında olmadan Müslümanlığı ve oluşturduğu enerjiyi cahiliyenin kullanımına sunma hali oluşturuyor ki bu utanç verici ironik bir durumdur. Günümüz cahiliyesinin her ne olursa olsun daha fazlasını kazanmak hedefi“yeterli” anlayışını ortadan kaldırmış ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak tam gün çalışma nerdeyse tüm dünyada yaygınlaşmıştır. Sınırsız kazanç ideali uğruna feda edilen hayatlar, aileler, nesiller özgürleşmeden çok tüm insanlığı ve evreni bir tükenişe doğru sürüklemektedir.

Cahili iktisadi aklının çalışmayı ideolojik bir temel kurgu olarak ele alması şehre ve zaman kullanımına eski dönemden farklı bir anlayış ve biçim getirmiştir.Modern dönemde çalışma varoluşun gayesi olarak takdim edilmektedir. Fakat asıl gerçekleştirilmek istenen sınırsız kazanma hedefinin sağlanabilmesi için gerekli iş gücünün yaygınlaştırılmış kültürel bir kabulle kolayca sağlanıvermesidir. “Özgürlük” “eşitlik” kutsanmış; çalışma insanı özgürleştiren bir ulvi performans olarak ilan edilmiştir.Eşitlik sloganı dolayımından oluşturulan illüzyon ile kadın da çalışma hayatı içinde metalaştırılıp tüketilmiştir.

Çağdaş şehirlerde kent planı, kent içi ulaşım,emeğin yüksek oranda ihtiyaç duyulduğu alanların belirlenmesi, yerleşim yerlerinin,konutların pozisyonu tamamen emeğin gereken yere, gerektiği şekilde ulaşmasını sağlamaya yönelik olarak planlanmaya çalışılmaktadır.Bu gün “kent” modern çalışma ideolojisi çerçevesinde mimarisi bu amaçla belirlenen bir büyük fabrika formundadır. Konutlar artık yaşamaya yönelik değil gecelemeye yönelik otel biçimine dönüşmektedir. Geniş aile çekirdek aile haline dönüşmüş; çekirdek ailede kendi içinde parçalanmıştır.Bir başka açıdan ifadeyle aslında kenti, çevreyi, insan anlayışını biçimlendiren ve zamanı kullanmada güdülen felsefeyi belirleyen cahili çalışma ideolojisidir.

Kent ahalisi gün ve gecenin zaman açısından kullanımını çalışmaya göre ayarlayıp düzenlemek mecburiyetinde kalmaktadırlar.Bu çalışma ideolojisinin hem resmi hem kültürel manada toplum nezdinde egemenliği  “tatil” olgusunu bir zorunluluk olarak üretmiş; haftalık, mevsimlik ve yıllık olarak tatil olgusu şehre tıkıştırılan kitleden sistematik şekilde emeğin sağılabilmesi için ihdas edilmiş modern dönemde verimliliği arttırma projesi haline gelmiştir. Müslümanlığın bu kargaşada modern kentte tutunma, orda hayatta kalmaya çabalamaktan başka maalesef hiçbir şeye kudreti,aklı yetmez durumdadır.Müslümanlık kentte başını sokabilecek bir ev ve emeğini satın alacak bir muhatap hayaliyle kentin mecburu,mahkûmu durumundadır. Artık mekân olarak kentte ve bu kentin yaşam-çalışma temposu içinde hızla sürüklenip durulmaktadır.

Müslümanlık bu olumsuz süreci kırmak için muhakkak kentte cemaat formunda ilişkiler oluşturmalıdır.Bu irtibatlar doğal olarak müslümanlığın ilk dönemindeki cemaat birlikteliği keyfiyetinde olamayacaktır.Birbirleriyle fiziki manada az görüşen, zaman açısından birliktelikleri çok kısa temaslar şeklinde olan, nerdeyse kendi başlarına yaşayan minik yapılar şeklinde olsa da teknolojinin imkânlarından da destek alarak bu zayıf irtibatların güçlü ve etkili karşılıklı kültürlenmelerinin aracı olarak kullanımı gerçekleşebilir. İkinci önemli husus bu irtibatlar çerçevesinde içinde mecbur bırakıldıkları modern çalışma ideolojisinin kendi dünyaları aileleri ve ahiretleri açısından neye tekabül ettiğini analiz edebilme fırsatları aranmalıdır.Cemaatin aralarında oluşturacakları iktisadi mekanizmalar sayesinde bu çalışma ideolojisine mecburiyetten çıkışın teorik ve pratik olarak imkânları bıkmadan usanmadan yoklanmalıdır.

Müslümanlık içinde sürüklendiği dünyanın propagandaları karşısında temel değerlerinden kalkarak istişare ile duruşlar üretmelidir. Zaferini ilan etmiş liberalizm karşısında modernitenin geçmiş egemen evrelerinin dönemlerinde olduğu gibi kendini ona benzetmeye çalışarak meşruiyet arama avanaklığına düşmemelidir. Günümüzde ifade özgürlüğü basın özgürlüğü çoğulcu demokrasi inanç özgürlüğü vb. sloganlar tüm gücü ve kontrolü elinde bulunduruyor olmanın özgüveni ve propaganda oluşun ifadesidir. Yakın geçmişte doğuda ve batıda insanlığın önderliğini elinde tutanların bu konularda nasıl vahşi olduklarının sayısız örnekleri hafızalardadır. Müslümanlık kendine yaldızlı söylemlerle çıkış arayan cahiliyenin yaldızlı sloganları içinde kendini tanımlayıp üretmeye çabalaması Müslümanlığı kendisi olmaktan çıkarmakta farkında olmadan karşıtlarına dönüşmesine sebep olmaktadır.

Gündelik hayatının değiştiği, kişilerin bireylere dönüştürüldüğü, tüketim kültürünün alabildiğine yaygınlaştırıldığı, öğretilmiş ihtiyaçlarla toplumun çalışma tüketme sarmalı içinde koşuştuğu bu vasatta Müslümanlık sözünü, diyeceğini doğru tartmalı sağlıklı teori ve stratejiler üretip kendini doğru ifade etmelidir.Kişilerin bireylere dönüşümüne Müslümanlığın göz yumması mümkün değildir. Hem hal hatır ilişkilerini gözetmeli hem iktisadi kardeşlikler tesisi arayışlarını bıkmadan sürdürmelidir. Çalışma hayatında modernitenin çalışma ideolojisini lokal de olsa konserve çalışma, hayatı idame alanları ihdas ederek boşa çıkaracak çıkışlar aranmalıdır.

Müslümanlar evlerini ailelerini tüketim kültürünün egemenlik alanı olmaktan çıkarma konusunda bilinçli, ötekileştirmeyen,kuşatıcı, siyasetler üretmeli çocuklarına, etraflarına bu konuda örnek olma hususunu önemsemelidirler. Tüketim ve çalışma arasında kurulan paradoksal ilişki hususunda bir farkındalık oluşturma gayreti içinde olmalıdırlar. Müslümanlar satın alma karar süreçlerinde hedef ürünün asli ihtiyaç mı; öğretilmiş ihtiyaç mı sorusunu sürekli sorarak satın alma konusunda bilinçlenmelidirler. Bu onların çalışma olgusuna yaklaşma zorunluluklarını belirleyen temel etkendir.

Cahili iktisadi yapı içinde toplum borçlanmasını sağlıklı bir biçimde yönetememekte cahili çalışma ideolojisinin köleliğine boyun eğmek zorunda kalmaktadır. Müslümanlık bu hususta bilinçlenmeli aşırı harcamanın ayıplandığı, markanın, fahiş fiyatlı ev ve arabanın etik görülmediği ahlaki bir vasat ikame etme konusuna önem verilmeli, çalışmaya bu şuurla yaklaşılmalıdır. Müslümanlık kentte egemen çalışma ideolojisinin çeşitli versiyonları içinde çalışma süresi konusunda tam gün mesai yerine götürü emek arzı veya saat ücreti seçeneklerini tercih etmeleri kendilerine çalışma ideolojisi girdabından çıkış fırsatları üretebilir. Müslümanlar mümkün mertebe ihtiyaçlarını aza indirerek evlerini bir yaşam alanı halinde kullanmaya gayret göstermelidirler. Günümüzde kentteki ev yaşam alanı olmaktan neredeyse tamamen çıkmak üzeredir; otel mesabesine inmiştir. Daha uzun süre evde kalmayı mümkün kılacak mimari ve çalışma süresinin fırsatlarını her daim arayıp desteklemek gözetilmesi gereken bir husustur. Müslümanlar çalışma ideolojisi baskısı altında beslenmenin mekanik bir mecburiyet haline indirgendiği şehirde buna direnmeli;hiç olmazsa akşam yemeğinin ailecek hep beraber bir toplantı formunda yaşanmasının imkânlarını zorlamalıdırlar.

Aslında genel olarak bu gün kente hayatımız ve heveslerimizden kovmak mecburiyetinde olduğumuz global şeytan,  modernitenin iktisadi aklının ürettiği cahili çalışma ideolojisi egemendir. Gündelik hayatımızı ve ilişkilerimizi vahye göre belirlemeyi başarmak ve onu kovmak için tefakkuh ve tefekkürde derinleşmeli; bu şeytandan da kendimizi, çevremizi ve neslimizi korumalıyız

 

huseyinpehlivan@hotmail.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir