Modern Çağda Cemaat Olmak

Yazıyı Paylaş

Cemaat; cem olmak, bir araya gelmek, beraber olmak, toplanmak, birbirine ihtiyaçlı olmak anlamlarına gelmektedir kısacası cemaate belli bir amaç ve hedef doğrultusunda bir araya gelmiş topluluk diyebiliriz. Yaratılmış tüm varlıkların yaşam formlarına baktığımızda topluluk halinde bir hayat sürdürüldüğünü ve birlikte yaşama güdüsünün insana has bir durum olmadığı görülecektir. Aslına bakacak olursak topluluk halinde yaşama fıtri bir davranış biçimidir ve tüm canlılar kendilerini bu şekilde güvende, dış saldırılara karşı emin hissederler. İnsanoğlu da fıtri olarak sosyal bir çevrede yaşama zorunluluğu ile doğar ve bu şekilde hayatını sürdürür. İnsan dışında ki diğer varlıklar da içgüdüsel olarak hareket ederek kendilerini her türlü tehlikeden korumak için sürüler halinde yaşıyorlar. Fakat onları da bazen” sürüden ayrılanı kurt kapar” atasözü gerçeğinde olduğu gibi kurt kapabiliyor. İnsan tamamen soyutlanmış, hiçbir insani bağ kurmadan yaşabilme ihtimali olmamasına rağmen neden kurtlar tarafından kandırılan, kapılan bir figüre dönüşüyor. Oysaki insana verilen akıl gibi bir nimet diğer hiçbir yaratılmışa verilmemişti. Rabbimiz Kuran-ı Kerim’in birçok ayetinde siz hiç akletmez misiniz? Düşünmez misiniz? Aklınızı kullanmaz mısınız? diye sormasına karşın içinde yaşadığımız modern çağın insanının aklını pek te kullandığını söyleyemeyiz. Çünkü modern çağ, ”aklımı başımdan aldı” ifadesindeki şaşkınlığı, gösterişli ambalajlarla sunduğu ürünleriyle gerçekten insanın aklını başından alarak yaşatıyor. İnsana sunduğu tamamıyla dünyevi olan bu şeyleri haz ve hız kelimelerinde özetleyebiliriz. Helal-haram ayrımı yapmadan yaşadıklarından haz alacaksın ve hızlı yaşayacaksın. Böyle bir düşünceyi hayata taşımak ise ancak insanı bireyselleştirerek olabilirdi. Bireye kendi yaşam alanlarında verilen sonsuz özgürlük, tüm değer yargılarını kendi aklı ile belirleyen bireyler doğurdu. Ve aslında modern paradigma insanı bireyselleştirerek onu özgürleştirmedi bireyi önce kendi nefsine ve tutkularına kul ve köle yaptı. Sonrada küresel emperyalist düşüncenin pratik hayatta ki karşılığı olan kapitalist tüketim kültürünün kulu ve kölesi yaparak neredeyse tüm insanları zorlanmadan sömürmeye ve yönetmeye devam ediyor. Bugün yaşadığımız dünyada Rabbimizin ilahlığına, öğretilerine karşılık insanları sapkınlığa sürükleyen yöneticiler, hâkimiyeti ellerinde tutuyorlar. Müslümanlar rüzgârı tersine estirecek, suyu ters yöne akıtacak yegâne güçtür fakat nasıl ve hangi yöntemle bu durumdan kurtulabiliriz. Öncelikle fıtrata rücu ederek ve aklımızı kullanarak özümüze dönmek zorundayız. Ve şu da bir gerçektir ki bu küresel kuşatmaya, modern dayatmaya karşı çıkacak Müslümanlardan başka kimse de olmayacaktır. Çünkü Müslümanların sahip oldukları düşünce, inanç, anlayış kendi içinde böyle bir potansiyeli barındırıyor. Bunun farkında ve bilincinde olan İslam düşmanı emperyalist güçler, bütün çabalarını ve güçlerini bu potansiyelin ortaya çıkmaması için harcıyorlar. Ne yazık ki Müslümanlar bu güçlerinin farkında değiller. İslam düşmanları da bunu biliyor fakat Müslümanlar bir gün inandıkları kitabın içeriğini özümserlerse ve o bilinci kuşanarak “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, parçalanıp dağılmayın” ayeti doğrultusunda tekrar ayağa kalkarlarsa karşılarında hiçbir gücün duramayacağını çok iyi biliyorlar. Ve bunun içindir ki tüm güçlerini ırkçılığın, mezhepçiliğin, grupçuluğun daha uzun seneler yaşayabilmesi için durmadan fitne ateşini tutuşturup duruyorlar. Buradan çıkışın ve İslam düşmanlarını da korkulu rüyası olan Allah’ın kitabının içinde barındırdığı cemaat bilincinin yeniden inşa edilmesi ve bu potansiyelin ortaya çıkması için her Müslümanın gücü oranında üzerine düşeni eksiksiz yerine getirmesiyle mümkündür. Hepimizin bildiği gibi bu din toplumsal bir dindir. Ancak cemaat formatında yaşandığı zaman karşılık bulur. Hele günümüz modern dünyasında bireysel olarak yapacağınız çağrılar, tebliğler toplum tarafından soyut, bireysel çağrılar olarak algılanıp çok fazla karşılık bulmayacaktır. Ama bir grup, topluluk ya da cemaat olarak ortaya koyacağımız çağrılar ya da tepkiler insanlar nezdinde daha fazla karşılık bulup daha fazla etki ya da tepki toplayacaktır. Rabbimizin kitabına bakacak olursak bize devamlı olarak birlikteliği, kardeşliği, beraber hareket etmeyi emreder.

Ey iman edenler, Allah’tan sakının ve doğru (sadık)larla birlikte olun.(Tevbe 119)

Rablerine icabet edenler, namazı dosdoğru kılanlar, işleri kendi aralarında şura ile olanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak edenler ve haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır.(Şura 38-39)

Böylece biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta (vasat) bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Kabe’yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayır etmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah’ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir.(Bakara 143)

Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.(Ali İmran 104)
İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.(Enfal 73)

Yukarıda ki ayetlerden de anlaşılacağı gibi hangi dönem ve çağda olursak olalım cemaat olmak Müslümanlar için olmazsa olmazdır. Yani zulme, tuğyana, istikbara karşı koymak ancak cemaat ve ümmet bilinciyle olur. Cemaat bir vucubiyet, cemaatsizlik bir vebaldir. Bu işin keyfiyeti kişinin kendi isteğine bırakılmamış, olmazsa da olur değil aksine olmazsa olmazımızdır. Cemaat her tür bereketin adıdır. Velayetin, vahdetin, uhuvvetin, rahmetin taşıyıcısıdır. İslam’ı pratize etmenin zeminidir. Müminleri bir arada tutan bir tutkal ve duvar misali kaynaştıran harçtır. Modern dönemlerde İslami misyon ve mesajı sürdürebilme imkanı cemaat formunda kendini gösterir. Cemaat tüm zamanların bir zaruretidir. İslami cemaat Kuran anlayışı ve peygamberin yolu üzerine kurulur. Onların arasında kardeşlik, karşılıklı, yardımlaşma, dayanışma, fedakârlık ve saygı vardır. Onların arasında soy, sınıf, kabile, meslek, bölge üstünlüğü gibi şeyler yoktur.

Mümin olmanın temel gereği birlikte olmak, Allah’ın ipine topluca sarılmak, yardımlaşmak ve dayanışmak sonuçta tevhidi iman ortak paydasında vahdeti gerçekleştirmektir. Yani diğer müminlerle birlikte İslam kardeşlik hukuku içinde bütünleşip güç birliği yapmak insanlara emri-bil maruf ve hakkın şahitliğini yapacak vasat ümmeti oluşturmak imani sorumluluğumuzdur. Bunu gerçekleştiremezsek bile ancak bu hali özlemek, istemek ve gerçekleşmesi için iradelerimizi seferber etmek ve bu hal üzere ölmek halinde mazur sayılabilir ve hiç değilse Rabbimize bu özlem ve çabamızı bir mazeret olarak sunma imkanına kavuşabiliriz.

Yazıyı Paylaş

huseyinakdeniz@tashih.com.tr

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir