Kime, neye karşı bu cenk? Nefse karşı mı? Komşuya, şehre, yöneticiye karşı mı? Küfre kafire karşı mı? Cehalete, vurguna, soyguna karşı mı? Liberal kapitalizme, sosyalizme, faşizme karşı mı?
Şefaate, kabir azabına, hadislere, mezheplere, tarihe karşı mı? Cemaate, imamlara, ilahiyatçılara, mealcilere, diyanete karşı mı? Harama, haramzedelere karşı mı? Yalanlayanlara, şirk koşanlara karşı mı?
Cenk deyince bir savaştan bahsediyoruz. Mücadele, mücahede, cengi de içine alır. O halde davranın mücadeleye.
Nereden başlayacağız o halde? Mücadeleye aileden, ecdattan dindardan başlarsak, hedefi bu yöne doğrultursak küfre ve kafire asla sıra gelmeyecek, yaşadık ve gördük. Daha akıllanmadık mı?
Üstelik bu cephede savaşanlar küfrün tuzağındayken düştü bu hale, dini bozduğunu fark etmedi bile.
Oysa modern küfür düzeni Allah’ın tertemiz yarattığı insanı kirleten, bozan bir sistemdi. Burası niye anlaşılamadı. Çünkü insanlar tek başına iyi ya da kötü değildir, onları iyi ya da kötü yapan, iyi Ya da kötüye döndüren şartlar vardır, bu bir sistemdir.
Aile, çevre, şehir, ülke, bölge ve dünya, her biri kendi ölçeğinde ama bir düzenek halinde kötü yapan cürüme ortaktır. Leyhte olsun aleyhte olsun ortaktır.
Dünya, daha önce olmadığı kadar küreselleşti, aynileşti. Koca bir köye dönüştü. Yerellik diye bir palavra icat etti mağluplar, bununla kendilerini avutuyorlar, güya bu alanda direniyorlar! Yesinler ve sevsinler bu yerelleri! Küresel sisteme, güce, imkanlarına karşı bu yerellikle mi durulacak?
Oysa yerellik avuntusu asıl meseleyi istismar edip küresel efendilere hizmet edenlerin oyun alanı burası. Aldananlar düşünsün.
Ne diyordu bu meseleyi en iyi anlayanlardan Terry Eagleton, çözüm için, ‘kanaatkarlık.’ Küresel sistemi yıkmanın tek yolu bu, bunun için insanlığın yeni bir peygambere ihtiyacı var.
Bu öneriyi basite almayın. Kapitalizmin çanına ot tıkayacak bir formül. Bunu bir sosyalist söylüyor yahut sistem muhalifi bir kul.
Bu söz bir “bir lokma, bir hırka” olarak tercüme edilebilir mi? Bir hırkacı bir lokmacı kendiyle cenk eden, dünyayı dünyalılara bırakan bir şey söylüyor. Meselenin farkında dahi değil. Oysa Eagleton başka bir şey söylüyor burada .
Kapitalist ekonomi, reel olanıyla bahsediyorum, bu gün tüketime dayalı bir ekonomidir. Tüketim üretimi besler. Pazar her şeydir. Bunun bir önceki aşaması üretim ekonomisiydi. İhtiyaca göre üretim felsefesi vardı. Avrupalı Katolikler üretmeyi, biriktirmeyi, çalışmayı ibadet olarak niteledi bu sebeple.
Sanayileşmenin ilk aşamasında kapitalizmin gelişmesini anlamayan Katolikler, kapitalizm gelişip tarz değiştirdiğinde Protestan olmak zorunda kaldılar. Artık çalışmak, biriktirme, üretmek değil, tüketmek esas. İhtiyaç için değil pazar içim üretim esas. Bu sebeple tüketmek haz almak, tükettikçe iktidar hissine kavuşmak öne çıktı.
Reklam, iletişim bu aşamanın tanrısal buyruklarıdır. Bunu yine Katolikler tarif etti. Diyor ki Latin yazar, ‘Anneme benim reklamcı olduğumu söylemeyin, o benim kerhanede piyano çaldığımı sanıyor.’ Bu ne demek, reklamcılık öyle aşağılık bir meslek ki pezevenklik onun yanında ‘Nur.’
Terry Eagleton, bu aşamadan dolayısıyla küresel kapitalizmden kurtulmanın tek yolunu göstermiş. Ne kadar haklı.
Lakin onun ne söylediğini ne Erdoğan anlar ne onun destekçileri. Bunların anladığı tek şey, ‘harama helal/hile katmak’ oldu. Yani kapitalizme abdest aldırdılar. Namaz kıldırıyorlar. Hacca bile götürdüler. Kurban kestirdikletini zaten biliyoruz değil mi?
Bunu anlamak için başa dönmek, ve cenge çıkmak gerekir. Ama düşmanı iyi tespit ederek. Cenk şart mıdır?
Burada yeniden başa dönüp temel bir tespit yapmalı. Ama bir zihin değişikliği şartıyla. Sonra? İmanı bir kez daha hatırlamalı derim. Neydi o? Dünya hayatı, bir iman küfür çatışma alanıdır. Hangisi sistemi kurarsa galip odur. İman tarafı mağlup olsa da itaat etmez kafire. Boyun eğmez küfrün kurduğu sisteme.
Atamız Adem’den bu yana süren cenk bu cenktir. Cenk sistematik düzeyde sürdürülür. Ve her nesil tarafını ortaya koyar ve bitmeyen cenk devam eder.
Yeni bir peygamber gelmeyecek. Allah zalimlerden intikamını Adem’in yolundan gidenlerle alacak.
Bir cevap yazın