Ehl-i kıble (ehlü’l-kıble)

Yazıyı Paylaş

 

“Kâbe’ye doğru yönelerek namaz kılanlar” anlamındaki ehl-i kıble (ehlü’l-kıble) tamlaması, İslâm literatüründe kendilerince küfre girmediği kabul edilen değişik mezheplere bağlı bütün müslüman zümreleri ifade etmek üzere kullanılan bir tabirdir.

İslâm düşünce tarihinde iman ile küfür arasındaki sınırı tesbit etme ve İslâm dairesi içinde kalabilmek için gerekli asgari şartların nelerden ibaret olduğunu belirleme faaliyetine daha ilk dönemlerden itibaren başlanmıştır.

Ali el-Kārî (1605  ölümü) “âlemin hudûsü, cesetlerin haşri, Allah’ın hem külliyyâtı hem de cüz’iyyâtı bilmesi ve zarûrât-ı dîniyye gibi temel konular üzerinde ittifak eden kimselerin ehl-i kıbleyi oluşturduğunu” (Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber, s. 139). Söyleme gereği duymuştur. Yani sadece namaz kılanları ifade eden bir sıfat olarak kavramı kullanmamıştır.

İslâm ulemâsının büyük çoğunluğu, kendileri dışında kalan diğer mezhep mensuplarını müslüman sayabilmek için onların Allah’tan başka ilâh bulunmadığına ve Hz. Muhammed’in O’nun elçisi olduğuna inanmalarının yanında “zarûrât-ı dîniyye” denilen temel İslâmî hükümleri kabul etmelerini gerekli görmüşlerdir.

İslâm âlimleri zarûrât-ı dîniyye kapsamına giren hususları:

“âmentü, “usûlü’d-dîn, “usûl-i selâse”,  “usûl-i hamse” gibi başlıklar altında ele almışlardır.

Âmentü metninde sadece altı şartın sayılması iman edilmesi gereken hususların bunlardan ibaret olduğu anlamında kabul edilmemiştir. Nitekim söz konusu şartların: “ulûhiyyet”, “nübüvvet”   “meâd” (ahiret) olarak üçe(usûl-i selâse), “ulûhiyyet”  “nübüvvet” şeklinde ikiye  sadece tevhid (aslü’l-usûl) olarak bire indirgendiği de görülür.

Mu‘tezile âlimlerine göre âmentü beş esastan (usûl-i hamse) ibarettir.     1-Tevhid, 2-adl, 3-va‘d ve vaîd, 4-menzile beyne’l-menzileteyn, 5-emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker.  (Kādî Abdülcebbâr,1025);

Şîa ise bu esasları tevhid, nübüvvet, imâmet, meâd ve adâlet şeklinde sıralar.  İmâm-ı Rabbânî(1563) zarûrât-ı dîniyyeyi üç gruba ayırmıştır. 1. Tevhid, nübüvvet ve meâd gibi inanılması zorunlu olan esaslar. 2. Namaz, zekât, oruç, hac gibi farziyeti kesin olan ibadetler. 3. Zina, içki, kumar gibi haramlığı sabit olan hususlar (Mektûbât, III, 22).

Tarihte olduğu gibi günümüzde de zarûrât-ı dîniyye ve bu kabullere binaen “ehli kıble” kabulü şartları sadece kıbleye yönelip namaz kılıyor olmaktan ibaret sayılamaz. Bu tanımlamaların hem tarihsel bir yönleri vardır, hem de mensubiyetten mensubiyete anlamları, içerikleri değişim gösterir. Dolayısıyla Müslümanlar kendi güncellerinde konunun sınırlarını amaçları, siyasetleri çerçevesinde geçmişte olduğu gibi belirlerler.

huseyinpehlivan@hotmail.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir